OBEZİTE VE CİNSELLİK

OBEZİTE VE CİNSELLİK

Obezite, bireylerin fiziksel, duygusal ve psikososyal iyilik hallerini olumsuz etkileyen küresel bir salgındır. Bu salgından etkilenen insan sayısı giderek artmaktadır. Obezite diyabet, kalp hastalığı, hipertansiyon, üriner inkontinans ve çeşitli kanserler ile ilişkilendirilmiştir. Bu hastalıkların yanında, cinsel sorunlara da neden olabilir. Kilo kaybının cinsel işlevleri iyileştirdiğine dair çalışmalar mevcuttur. Obezitenin kendisinin mi cinsel fonksiyon bozukluğuna neden olduğu; obezitenin neden olduğu hastalıklar nedeniyle mi cinsel fonksiyon bozukluğu geliştiği ayırımı net olarak anlaşılamamıştır. 

Obezitenin Cinsel Fonksiyon ile Bağlantısı

Cinsel tepki çok boyutludur ve bireyin psikolojik iyi oluşundan, fiziksel ve fizyolojik faktörlerden etkilenen birçok cinsel sorun vardır. Cinsel işlevdeki bozukluklar tipik olarak cinsel tepki döngüsünün üç aşamasından en az birini etkiler: arzu, uyarılma ve orgazm. Erkeklerde, uyarılma evresi ile ilgili en yaygın sorun, ereksiyon olamama ve/veya ereksiyonun sürdürülmesinde zorluktur; orgazm evresi ile ilgili yaygın sorunlar arasında erken boşalma ve gecikmeli veya engellenmiş boşalma yer alır. Kadınlarda, arzu-uyarılma evresi ile ilgili yaygın sorunlar arasında düşük arzu, kayganlık eksikliği ve yetersiz psikolojik uyarılma yer alır; orgazm evresinde en sık görülen sorun orgazma ulaşamama veya zorlanmadır. Obezite, bu alanların her birini etkileme potansiyeline sahiptir. Örneğin obezite depresyon, kaygı, zayıf vücut imajı ve düşük benlik saygısı ile ilişkilidir ve bunların tümü cinsel işleve müdahale edebilir. Obezitenin neden olduğu dislipidemi, insülin direnci, hipertansiyon, hiperglisemi, artmış kardiyovasküler hastalık ve kronik inflamasyon cinsel işlevi olumsuz yönde etkiler. Obezite, partner çekiciliğini ve/veya cinsel ilişkiyi azaltarak cinsel ilişkileri olumsuz etkileyebilir.

Obeziteyi Cinsel İşlev Bozukluğuna Bağlayan Kanıtlar

Kadınlarda cinsel sorunlar obez popülasyonda daha sık veya daha şiddetli ortaya çıkmaktadır. 200’den fazla cinsel açıdan aktif obez kadın ile yapılan bir çalışmada %48.3’ünün arzu, %35.9’unun uyarılma, %45.0’inin kayganlık ve %42.9’unun ağrı ile ilgili sorunları olduğunu görülmüştür. Kilo, mevcut cinsel partner durumu ve cinsel partner sıklığı ile ilgili sorulara yanıt veren 553 kadında obezite-cinsel davranış bağlantısını araştıran bir başka çalışma, obez kadınların son 12 yılda cinsel aktivite bildirme olasılığının ortalama kilolu kadınlara göre %30 daha az olduğunu buldu. Başka benzer çalışmalarda da aşırı kilolu kadınların uyarılma, yağlanma, orgazm ve cinsel tatmin ile ilgili daha büyük sorunlar yaşadığı gösterildi.

Erkeklerde cinsel işlev bozukluğunu araştıran çalışmalarda vücut ağırlığının erektil disfonksiyon için bağımsız bir risk faktörü olduğu görülmüştür. 30 obez ve 30 normal kilolu erkekte beden memnuniyetsizliği, cinsellikle ilgili duygular, erotik imgelem ve cinsel işlev bozukluğunu karşılaştırılmış; obez erkeklerde cinsel istek, erotik fantezi ve cinsel teklifler için enerji veya motivasyon gibi boyutlarda daha fazla cinsel işlev bozukluğu ve memnuniyetsizlik bulunmuştur. Buna ek olarak, obez erkekler eşlerini incitmekten korktukları için daha az cinsel zevk bildirmişlerdir.

Obezite ve Cinsel Fonksiyon

Obezite, vücutta yağ birikimini temsil eder. Yağ dokusu, erkeklerde ve kadınlarda, cinsel işlevi doğrudan etkileyebilen çeşitli biyokimyasal süreçleri etkileyebilir. Aşırı yağ dokusunun biyokimyasal sonuçları, cinsiyetler arasında farklı etkiler ortaya çıkaran endokrin değişikliklere neden olabilir.

Kadınlarda yağ, özellikle kalçalarda ve uyluklarda olmak üzere deri altı yağ dokusu olarak depolanır. Erkekler ise viseral (karın içi) yağ depolamaya meyillidir. Viseral yağ, daha yüksek oranlarda insülin direnci, tip 2 diyabet, dislipidemi ve kardiyovasküler hastalık ile ilişkilidir. Kadınlar menopoza girerken, yağ depolama şekilleri erkeklerinkine daha benzer hale gelir. Erkek ve kadınlarda yağ depolanma şeklinin farklılıklar göstermesi, obezitenin cinsiyetler arasında cinsel fonksiyonu farklı etkileyebileceğini düşündürmektedir.

Yağ Dokusunun Endokrin Fonksiyonu

Yağ dokusu tarihsel açıdan önceleri sadece yağ deposu olarak görüldü. Ancak günümüzde yağ dokusunun endokrin bir organ gibi davrandığını biliyoruz. Yağ dokusu, menopoz sonrası kadınlarda dolaşımdaki östrojenin neredeyse tamamından ve testesteronun nin yaklaşık %50’sinden sorumlu gibi görünmektedir. Yağ dokusu, steroid hormonların aktivasyonu için gerekli enzimleri barındırır; androjenlerin östrojenlere dönüştürülmesine izin verir. Yağ dokusu, steroid seks hormonlarının üretimi ve salgılanması için önemli bir bölgedir.  Bu durum yağ dokusunun cinsel yanıtla doğrudan bağlantı olduğunu düşündürür. Bununla birlikte, çeşitli seks steroidleri erkekleri ve kadınları farklı şekilde etkilediğinden, etkileri cinsiyetler arasında farklılık gösterecektir. 

Erkek cinsel işlevi

Erkeklerde erektil fonksiyon, cinsel yanıtın obeziteden en çok etkilenen yönüdür. Obezite ve erektil fonksiyon arasında cinsel yanıtta rolü olduğu bilinen testesteron, östrojen ve nitrik oksit (NO) gibi nöromodülatörler ve dolaşımdaki andorjen ve östrojenlerin rolü olabilir. Spesifik olarak, obez erkekler daha düşük sex hormonu bağlayan globulin konsantrasyonlarına sahip olma eğilimindedir.  Hipogonadizm ile birlikte testesteron seviyelerinin serum konsantrasyonları daha düşüktür. Erkek hipogonadizmi, cinsel istek ve erektil yanıtı etkileyerek cinsel duyarlılığı azaltır. Obez erkeklerde sıklıkla östrojen artışı olduğu için, bazı araştırmacılar artan östrojen aktivitesinin erkek cinsel duyarlılığına zarar verebileceğini söylemişlerdir. NO (Nitrik oksit) düz kasları gevşeterek ve damar genişlemesini kolaylaştırarak penil ereksiyona katkıda bulunan bir nörotransmiterdir. Obezitenin bir sonucu olarak, NO sentezinden sorumlu enzim miktarı sinir ve damar dokusunda azalır. 

Kadın Cinsel İşlevi

Erkeklerde cinselliğe etki eden ve obezite ile ilişkilendirilen hormonal yanıtlar, kadınlarda daha az nettir. Obezitenin kadınlarda sex steroidleri üzerine önemli etkileri olup olmadığı belirsizdir. Obez kadınlarda artan östrojen ve androjen düzeyleri bazı durumlarda cinsel istek ve duyarlılığa katkıda bulunabilir ancak belirsiz etkileri olabilir. Kadınlarda, sex steroidlerinin ve nitrik oksit düzeylerinin kadın cinselliği üzerine etkileri çok daha az açıktır. Yağ dokusundan kaynaklanan doğrudan endokrin etkilerin kadınların cinsel işlevi üzerinde çok az etkisi olabilir veya hiç etkisi olmayabilir.

Obezitenin kendisi cinsel fonksiyon bozukluğu yapabileceği gibi, obeziteye eşlik eden hastalıklar da cinsel fonksiyon bozukluğu yapabilir ve bunun ayırımını yapmak zordur. Obezitenin cinsel yanıttaki kesin rolü belirsiz olsa da bel çevresi 120 cm’yi aşan erkeklerde en yüksek derecede erektil disfonksiyon vardır. Erkeklerde viseral yağlanma ve metabolik sendrom şiddetinde artış erektil disfonksiyonu arttırır. Ayrıca yüksek glikoz ve trigliserit düzeyleri de erektil fonksiyonu olumsuz etkiler. Premenopozal dönemde diyabetli kadınlarda, klitoral kavernoz dokunun yapısal anormallikleri gözlenmiştir. Bu veriler, diyabet ve/veya metabolik sendromlu erkek ve kadınlarda genital dokudaki vazokonjesyonun ve dolayısıyla cinsel işlevin altında yatan mekanizmaların muhtemelen bozulduğunu göstermektedir.

Obezite, cinsel işlevi etkilediği bilinen çeşitli psikolojik sonuçlar verir. Kadınlar üzerinde fiziksel görünümle ilgili sosyokültürel baskılar göz önüne alındığında, bu faktörler onları erkeklerden daha fazla etkileyebilir. Mevcut “zayıf” kültürde, obez bireyler genellikle kiloyla ilgili yorumlar, ayrımcılık ve alay yoluyla kendini gösteren, zayıf benlik imajı ve düşük benlik saygısı ile sonuçlanan damgalanma yaşarlar. Cinsel işlev bozuklukları, belirgin kişisel sıkıntı ve düşük yaşam kalitesi nedeniyle sıklıkla artan anksiyete ve depresyon ile ilişkilidir.

Kilo kaybının cinsel işlev üzerinde olumlu etkiler sağlayabileceğini görülmüştür. Kilo kaybı, birden fazla yolla cinsel yanıtı iyileştirebilir: 

  • Azalmış yağ dokusundan kaynaklanan pozitif biyokimyasal (ör. endokrin) etkiler
  • Genel sağlığı iyileştirebilir, kardiyovasküler hastalıklar, diyabet ve metabolik sendrom gibi eşlik eden hastalıkların zararlı etkilerini azaltabilir
  • Benlik saygısı, güven, beden imajı, depresyon ve kaygı gibi psikolojik parametreleri etkileyerek daha fazla cinsel ilgiye, cinsellikle ilgili daha olumlu duygulara ve ilişki ve cinsel ilişki için artan arzuya yol açabilir. 
  1. Rowland DL, McNabney SM, Mann AR. Sexual Function, Obesity, and Weight Loss in Men and Women.Sex Med Rev. 2017 Jul;5(3):323-338. doi: 10.1016/j.sxmr.2017.03.006. Epub 2017 Apr 26.PMID: 28456610 
  2. M. TemelN. E. BoyacıoğluS. ÇaynakM ÇaynakPsychosocial and Sexual Life in Morbidly Obese Individuals Following Bariatric Surgery: A Qualitative Study7 Jul 2022https://doi.org/10.1089/bari.2022.0016

Yorum Yaz

E-posta adresi görünmeyecektir.