Bariatrik cerrahi, obezite tedavisinde bilinen en etkin, güvenilir ve kalıcı kilo kaybı sağlayan tedavi şeklidir. Hastalar için, diğer karın içi ameliyatlara kıyasla artmış bir risk söz konusu değildir. Özel durumlar dışında ameliyatların neredeyse tamamı laparoskopik yani kapalı yöntemle yapılmaktadır. Hastalar ameliyat sonrası 2-3. gün taburcu edilirler. Özellikle şiddetli obezitesi olan hastalarda ameliyat öncesi değerlendirme multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Ameliyat öncesi hazırlık aşamasında henüz tanısı konulmamış potansiyel sağlık sorunları aranır, mevcut hastalıklar için gerekli önlemler alınır. Bu amaçla, risk gruplarına göre gerekli konsültasyonlar yapılır. Hastaya ve ameliyata dair riskler minimalize edilmeye çalışılır.
Obezite Tedavileri
Obezite Tedavisi
Obezite cerrahisi kapsamında başlangıcından günümüze pek çok ameliyat tanımlanmıştır. Ameliyat dışında çeşitli endoskopik girişimler de tanımlanmıştır. Antbariatric ailesi olarak, bu ameliyat ve endoskopik girişimler içerisinden, hastalarımıza güncel bilimsel verileri dikkate alarak en doğru tedavileri uygulamaya çalışırız.
Obezite Tedavileri
2014 yılından itibaren Dünya’da en sık uygulanan bariatrik ameliyat haline gelmiştir. Bariatrik cerrahların çoğu tarafından obezite tedavisinde uygulanması gereken ilk ameliyat olarak kabul edilir. Restriktif yani hacim kısıtlayıcı bir ameliyattır. Mide, ağızdan yerleştirilen bir tüp üzerinden kesilerek yaklaşık %75-80 lik bir bölümü çıkarılır. Kalan mide ince uzun bir tüp halini alır. Hasta küçük porsiyonlar ile doyar ve kilo kaybı sağlanır. Kilo verdirme oranları diğer bariatrik ameliyatlar ile benzerdir. Restriktif etkisine ek olarak neden olduğu hormonal değişiklikler ile diyabetin düzelmesine de katkıda bulunur. Obezite nin ön planda olduğu hastalarda öncelikli olarak tercih edilir. Emilim bozucu bir ameliyat olmadığından uzun vadede vitamin-mineral desteği çoğu zaman gerekmez.
20 Yılı aşkın süredir yapılan ve uzun dönem sonuçları bilinen güvenli bir ameliyattır. Kilo verdirme ve diyabet remisyon oranları oldukça iyidir. Tek anastomoz olması güvenilirliğini arttırır. Mide, yemek borusunun devamı olacak şekilde kapalı tüp haline getirilir, kalan mide karın içerisinde bırakılır. İnce bağırsak ile yeni oluşturulan mide poşu arasında yeni bir yol oluşturulur. Besinlerin ince bağırsağın ilk 150-200cm lik bölümüne teması engellenmiş olur. Bu durum kontrollü bir emilim bozukluğu yaratarak kilo kaybı sağlar; diğer yandan meydana gelen hormonal değişiklikler ile diyabet kontrol altına alınır. Metabolik sorunları ön planda olan hastalarda tercih edilir. Emilim bozucu bir ameliyat olduğundan ameliyat sonrası dönemde vitamin-mineral desteği gerekebilir. Kalan mideye endoskopik olarak ulaşılamaması dezavantajıdır.
Genel anestezi ve ameliyat gerektirmeksizin, endoskopik olarak yapılan bir işlemdir. Uygulama tahmini süresi 10-15dk kadardır. Hastanede yatış gerektirmez, işlem sonrası birkaç saatlik dinlenme yeterlidir. Mide balonu hava veya sıvı ile 400-700ml arasında şişirilir. Hacim kısıtlayıcı etki yaratır ve oral gıda alımını kısıtlar. Düşük kalorili diyet ile kombine edildiğinde ortalama %15 kilo kaybı sağlar. Uygulama sonrası ilk 48-72 saatte bulantı, kusma ve kramp tarzı ağrılar gözlenebilir. Midede kalma sürelerine göre 6-12 ay kalabilen balonlar mevcuttur. Balonlar, süreleri dolduğunda, yine endoskopik olarak çıkartılırlar.
Botulinum toksini, Clostridium botulinum bakterisi tarafından oluşturulan kaslarda geçici gevşemeye neden olan bir toksindir. Mide botoksu endoskopik olarak mide dokusuna botulinum toksini enjekte edilmesi işlemidir. Endoskopik olarak mide dokusuna enjekte edildiğinde mide boşalmasında gecikme ve iştahta azalma etkileri vardır. Tek başına kilo verdirici etkisi gösterilememiştir. Düşük kalorili diyet ile birlikte kilo vermeye yardımcı olur.
İşlemin geri dönüşümlü olması, ameliyat gerektirmemesi, yan etki oranının çok düşük olması avantajlarıdır. Botox uygulamasıyla bazı çalışmalarda elde edilen kilo kayıpları düşük ve daha çok uygulanan diyete bağımlı gözükmektedir.
Obezite cerrahisi sonrası hastaların bir kısmında yeteri kadar kilo kaybı sağlanamayabilir. Bu durum, altta yatan başka bir neden yoksa, çoğu zaman yetersiz cerrahiye bağlıdır. Sleeve gastrektomide geniş bir mide bırakılması veya bypass ameliyatlarında bypass edilen bağırsak boyutunun iyi ayarlanmaması buna örnektir. Ameliyat öncesi yetersiz değerlendirilmiş bir obezite hastasında, gözden kaçan metabolik bir hastalık da yetersiz kilo kaybı ile sonuçlanabilir. Örneğin tanısı konulmamış cushing sendromu gibi.
Hastaların bir kısmında ise kilo kaybı sonrası geri kilo alma söz konusudur. Obezite cerrahisi sonrası hastaların yaklaşık %15-20 sinde geri kilo alımı izlenmektedir. Bu durum yetersiz bir cerrahiye, hastanın uyumsuzluğuna veya altta yatan metabolik bir hastalığa bağlı olabilir.
Obezite ameliyatlarında yetersiz kilo verme veya tekrar kilo almanın nedenleri arasında
Cerrahi/anatomik faktörler
- Midenin yeterince küçültülmemiş olması
- Kalan mide poşunda genişleme
- Stapler hattının pilora uzaklığı
- Bypass edilen bağırsak uzunluğu
Hormonal/metabolik dengesizlik
- Ghrelin, serotonin Pankreatik polipetid(PP), Glukagon benzeri peptid(GLP-1), leptin, kolesistokinin… hormon düzeylerinde değişiklik
- Gebelik
- Steroid tedavisi
- Yeni gelişen cushing sendromu
Postoperatif dönemde davranışsal/ruhsal faktörler
- Diyete uyumsuzluk
- Beslenme alışkanlıklarını değiştirememe
- Hayat tarzı değişikliği yapamama (egzersiz, spor)
- Anksiyete ve depresyon
gibi faktörler yer alır.
Tekrar kilo alımında veya yetersiz kilo vermede cerrahi/anatomik etkenler ön planda olsa da; davranışsal ve psikososyal yönler üzerinde de durulmalıdır. Bunlar önlenebilir ve düzeltilebilir nedenler olması nedeni ile önemlidir.
Cerrahi kararı verilmeden önce hastanın beslenme alışkanlıkları, diyete uyumluluğu, güncel vücut kitle indeksi ve yandaş hastalıklar mutlaka sorgulanmalıdır. Ameliyat sonrası diyet uyumsuzluğu nedeni ile kilo alımı olan hastalarda yapılacak revizyon cerrahilerinin başarı oranı düşük olacaktır.
Revizyon cerrahileri yapılan ilk ameliyat ve hastanın özellikleri dikkate alınarak kişiye özel planlanır.
Metabolik cerrahi çoğu zaman obezite cerrahisi veya bariatrik cerrahi ile birlikte anılır. Metabolik cerrahiden anladığımız şey, hormonal değişikliklere neden olarak metabolik yönden değişim sağlayan cerrahilerdir. Örneğin GLP ve nöropeptid Y düzeyindeki değişiklikler ile insülin direncinde değişiklik olması ve sonuç olarak kan şekerinin normal düzeylere gelmesi gibi.
Obezite veya bariatrik ameliyatların tamamının metabolik etkileri de vardır. Obezite ameliyatları metabolik etkilerinden bağımsız düşünülemez. Bu sebeple tüm obezite ameliyatları aynı zamanda metabolik ameliyatlardır. Tersi de geçerlidir, metabolik etkilerinden yararlanmak için yaptığımız ameliyatların tamamının kilo verdirici özellikleri vardır.
Sonuç olarak tüm obezite ameliyatları aynı zamanda birer metabolik cerrahidir ve tüm metabolik cerrahiler birer obezite ameliyatıdır.