Obezitenin bilinen en etkili tedavisi cerrahidir. Bu tedaviler daha sağlıklı olmak için, normal fizyoloji ile çalışan organlara veya dokulara cerrahi müdahaleyi içerir. Daha sağlıklı olmak için yapılan bu ameliyatların yan etkilerinin minimal olması istenir. Ameliyatların yan etkilerinin olması, hastada daha önceden olmayan hastalıklara sebebiyet vermesi, yeterince kilo verdirmemesi veya tekrar kilo alımı ile sonuçlanması cerrahları farklı ameliyatlar geliştirmeye yöneltmiştir. Obezite ameliyatları ilk yapılmaya başlandığından günümüze kadar büyük değişiklikler geçirmiştir. Geçmişte uygulanan pek çok ameliyat günümüzde uygulanmamaktadır. Bu, gelecekte de farklı tipte ameliyatlar yapılabileceğinin veya bazı ameliyatları yapmayacağımızın öngörüsü sayılabilir.
Tüm obezite ameliyatlarının kilo verdirici etkilerinin yanında hipertansiyon, tip 2 diyabet, hiperlipidemi gibi hastalıklar üzerine de etkileri vardır. Bu sebeple tüm obezite ameliyatları aynı zamanda birer metabolik ameliyattır. Obezite cerrahisi ve metabolik cerrahi birbirini tamamlayan terimlerdir ve birbirinden ayrı düşünülmemelidirler. Tüm bu ameliyatlar için bariatrik cerrahi terimi de kullanılabilir.
Obezitenin hastalık olarak kabul edilmesi ile beraber, 1950 li yıllarda ilk bariatrik ameliyatlar yapılmaya başlandı. İlk olarak mideye herhangi bir müdahalede bulunmayarak, ince bağırsağın büyük kısmının bypass edildiği ve ince bağırsağın ilk bölümünün direkt kalın bağırsağa bağlandığı ameliyatlar yapıldı. Jejunoileal bypass ve jejunocolic bypass ameliyatları bu ameliyatlara örnektir. Hastalar erken dönemde iyi kilo verdiler ve kalıcı kilo kontrolü sağlandı. Ancak uzun vadede ciddi vitamin ve mineral eksiklikleri, ishal, gaz şişkinliği, böbrek taşları, karaciğer yağlanması ve sirozu, deri döküntüleri, nörolojik sorunlar izlendi. Bu ameliyatlar zaman içerisinde terk edildi.
1960 lı yıllardan itibaren midenin bir kısmı alınarak veya hacmi daraltılarak mide ile bağırsak arasında yeni yol oluşturulması esasına dayanan gastric bypass ameliyatları yapılmaya başlandı. Pek çok bypass prosedürü tanımlandı. Bu ameliyatlar hem midenin hacmini azaltıcı hem de emilim bozucu etkileri olan ameliyatlardır. 2000 li yıllardan itibaren bariatrik ameliyatlar laparoskopik yapılabilir hale geldiler. Günümüzde, cerrahların tercihine bağlı olarak, farklı türde gastrik bypass ameliyatları yapılmaktadır. Roux en y gastrik bypass (RYGB), mini gastrik bypass (MGB), biliopankreatik diversiyon (BPD), Duodenal swich (DS), Transit bipartisyon (TB), SADI-S bu ameliyatlara örnektirler. Birbirlerine çeşitli üstünlükleri veya dezavantajları vardır ancak; literatürde en iyi ameliyat sorusunun cevabı halen yoktur. Güncel yaklaşımda RYGB ve MGB en sık uygulanan iki bariatrik bypass ameliyatıdır.
Mide hacmini azaltarak, hastanın erken tokluk yaşamasını ve fazla miktarda gıda alımını azaltmak amacı ile kısıtlayıcı ameliyatlar tasarlandı. 1970 li yıllarda gastrik bypass ameliyatlarından farklı olarak sadece mideye müdahaleyi içeren dikey ve yatay gastroplasti ameliyatları tanımlandı. İlk uygulandıklarında oldukça popüler olmalarına rağmen yüksek oranda geri kilo alımı ile sonuçlandıkları için kısa sürede terkedildiler.
Gastroplasti ameliyatlarının son bulması ile 1990’larda ve 2000’lerin başında ayarlanabilir mide bandı uygulaması ön plana çıkmaya başladı. Uzun yıllar popüler bir yöntem olarak uygulandı. Uygulanan gastrik banda ait komplikasyonlar (band kayması, band migrasyonu, mide delinmesi, port a ait komplikasyonlar) nedeni ile terkedilmiştir. Günümüzde bazı merkezlerde uygulansa da rutin bariatric cerrahi pratiğinde tercih edilmemektedir.
DS ameliyatının bir parçası olarak uygulanan sleeve gastrektomi, süper obez hastalarda aşamalı bir ameliyat olarak tasarlandı. Çoğu vakada ikinci ameliyata gerek kalmadan tek başına yeterli kilo kaybı sağladığı görülünce 2005 yılında tek başına bir ameliyat olarak tanımlandı. Midenin ince, uzun bir tüp haline getirildiği bu ameliyat hızla popüler hale geldi. 2014 yılından itibaren dünyada en sık yapılan bariatrik ameliyat haline geldi.
Bariatrik ameliyatların gelişimine bakıldığında; teknik olarak karmaşıktan daha sade ve kolay uygulanabilir olana, çoklu anastomozdan tekli anastomoza, anastomozlu ameliyatlardan anastomozsuz olanlara, yan etkileri çok olandan yan etkileri az ve güvenilir olana bir eğilim söz konusudur. Bu özellikler dikkate alındığında günümüzde RYGB, MGB ve sleeve gastrektomi ameliyatları ön plana çıkmaktadır.
1.Buchwald H, Avidor Y, Braunwald E, et al. Bariatric surgery: a systematic review and meta-analysis. JAMA. 2004;292:1724–37
2.Buchwald H. The evolution of metabolic/bariatric surgery.
Obes Surg. 2014 Aug;24(8):1126-35. doi: 10.1007/s11695-014-1354-3.PMID: 25008469
3.Rutledge R, Kular K, Manchanda N. The Mini-Gastric Bypass original technique.
Int J Surg. 2019 Jan;61:38-41. doi: 10.1016/j.ijsu.2018.10.042. Epub 2018 Nov 24.PMID: 30476553
4. Moshiri M, Osman S, Robinson TJ, Khandelwal S, Bhargava P, Rohrmann CA. Evolution of bariatric surgery: a historical perspective. AJR Am J Roentgenol. 2013 Jul;201(1):W40-8. doi: 10.2214/AJR.12.10131.PMID: 23789695
Yorum Yaz